Dert Yazdım…

“Zordu veda etmek sana…

Ve…

Unutmak seni!

Bir şarkı daha buldum sonunda içimi sızlatıp yazdıracak kadar.

Kaç satır, kaç cümle, kaç sayfa sildim bilemezsin.

Yaktığım ilk baskı kitabıma ne dersin?

Hep hüzün mü yazacaksın bre çocuk!

Sesini açtım nakaratında şarkının,

Kafamın içinde yankılanan sesini, gülüşünü duymak istemiyorum belki…

Farkettin mi bilmiyorum ama yazdığım her satır henüz yarım,

Kurduğum devrik cümlelerin müsebbibi kim ola ki?

Hayrolsun diye yorduğum rüyalarımdan,

Satır aralarına sakladığım senli şarkılardan,

Sır diye yuttuğum sözlerden,

Sana dair, seninle olan…”

Yazdıklarını tekrar tekrar okudu. Telefonuna baktı kapatmadan defterini. Gelen mesajlara şöyle bir göz atıverdi.

Şarkı bitmişti.

Yazdıkları tebessüm ediyordu adeta özgür bırak bizi der gibi.

Sözcüklerle kurduğu bağ öyle derindi ki, sanki giden herkes hatta her şey gibi geri dönmezler sahibine diye düşünüyor veda edemiyordu.

Bir cümle baş kaldırdı satır aralarından..

Kapattı defterini.

Dirileri satır aralarına, ölüleri toprağa gömüyorlar işte..

Yine sev, yine yanıl!

Bir şiir daha yaz, bir şarkı daha mırıldan..

Bir hikaye daha uğurlandı tarihin tozlu sayfalarına.

Yine dert yandım sanki,

Ve yine dert yazdım..

Demiş ya şair demesem olmuyor, desem olmuyor.

Ben kendi mezarımı kendim kazdım;

Girmesem olmuyor girsem olmuyor…

“Her şarkının bir hikayesi var, bu hikayenin şarkısı sen…

Şimdi kapa gözlerini, bir şarkı tut içinden ve;

Mırıldan onu benim için..”

“Hoşçakal..” yazdı son satırlarına hikayenin.

Hep yarım kalan yetim müziklere armağan olsun diye ekledi..

Şarkı bitti, ışıklar söndü, gün döndü…

Yorum bırakın